Organik tarimla ilgili teorik derslerin yanisira bahcelerde calismaya devam. Gecen hafta seftali topladik. Turkiye`deki seftaliler kadar lezzetli degil ama yine de oldukca sulu.Cok yagmur yagdigi icin seftalileri tek tek kagitla kapladik. Bu is birkac gunumuzu aldi. Nisan ortasinda agaclar cicek actiginda daha iri ve kaliteli meyve versin diye ciceklerin cogunu koparmistik. Dogada herseyin olabildigince kendi haline birakilmasi taraftariyim ama Japonya`da tuketicinin beklentisi gercekten cok yuksek. O yuzden bir suru ayrinti ile ugrasiyoruz. Farkli buyuklukte ya da biraz zedelenmis bir sebze ya da meyveyi asla almiyorlar. Turkiyede kamyonlardan tasip yerlerde surunen mamuller burada ozenle tek tek yikanip, posetlenip o sekilde satisa sunuluyor. Market kismi cok onemli. Ornegin, havuclari bile tek tek yikayip, tartip, 450 gr gelecek sekilde seffaf posetlere koyup, bantliyoruz. Uzerlerinde dogal urun vs yaziyor. Tabi fiyatlarda Tr`ye gore ucuyor. Burada meyve adeta bir luks tuketim maddesi. Yemeklerden sonra bir (sayiyla 1) dilim elma ya da portakal yiyoruz. Ikinci dilim yok! Bazi ogunlerde 2 adet cilek ya da 1 muzun ucte biri dusuyor kisi basina. Canim ulkem cennet cennet! Buralari gorunce insan bazi seylerin kiymetini daha iyi anliyor. Cocukken bahcemizdeki elma, dut, kiraz, kayisi agaclarindan toplayip patlayana kadar yedigimiz meyvelerin, hele o bal gibi sekerparelerin tadi hala damagimda. Tum gun baglarin arasinda bisikletle gezip meyve bahcelerine dalardik. Bir cocuk dogal ortamda daha baska ne ister ki!
Burada da gecen gun yagmurun altinda cilek toplarken eski gunleri hatirladim. Yillardir Istanbul`da kesmekesin icinde sakin ve dogal yasami unutmusum. Gerci Istanbul`da da alternative yasamlar kurmak mumkun ama kosusturmanin icinde insan zamanin nasil gectigini anlamiyor ve rutine kapilip gerekli manevralari gerceklestiremiyor. En azindan bana oyle oldu. Carki kirip kendimi nasil olduysa Japonya`nin kirsalinda buluverdim. Gerci burda kirsal ile sehir arasi cok uzak degil. Toyota sehrine inmek bisikletle 40 dk. suruyor. Havanin guzel oldugu haftasonlari Kampachi`den sehre bisikletle, pirinc tarlalarinin arasindan, ciftcilere selam vererek, kelebekler pesimde giderken kendimi Miyazaki`nin anime karakterlerinden biri gibi hissediyorum.
Sehre genelde kutuphaneden kitap almaya ( 3 katli sahane bir kutuphane var Toyota`da), alisverise ve igo oynamaya gidiyorum. Igoya Tr`de bundan birkac yil once baslamistim. Burada bir igo klubu buldum. 70 yaslarinda birkac sensei var, onlarla oynuyorum. Daha dogrusu sagolsunlar lutfedip benimle oynuyorlar cunku hepsi dan yani prof seviyesinde, bana ogretiyorlar. Igo, zihin acan, yuksek konsantrasyon gerektiren cok cok keyifli dunyanin en eski oyunlarindan biri. Kurallari oldukca basit fakat oynadikca ve icine girdikce yepyeni katmanlari var, engin bir deniz gibi insani icine cekiyor. Ogrenmek, online oynamak ya da oyunlari izlemek icin http://www.kiseido.com/ sitesini tavsiye ederim.
Aktivitelere gelince gecenlerde bir aksam Asahi Genkimura yoresinde bir platoda ilk ve ortaokul ogrencilerinin kamp atesi gecesine davetli olarak katildik. Ormanin ortasinda bir alanda koca bir ates yakilmis, etrafinda 100 kadar cocuk, sarkilar soyleyip, oyunlar oynuyor, gosteriler yapiyorlardi. Biz de cocuklarla beraber sarkilar soyleyip, turlu turlu oyunlar oynadik. Gecenin sonunda kucucuk cocuklar alevli cubuklarla ates dansi yaptilar. Bu cocuklara nasil boyle buyuk bir sorumluluk vermisler gozlerime inanamadim. Sopalar ellerinden yanlislikla firlasa yangin cikmasi an meselesi. Kucuk yastan atesi, sorumluluk almayi ogretiyorlar. Tanrilarin ormanlarda yasadigina inanildigi icin ormanlar kutsal. Japonlar ormanlari icin canlarini bile verir bence. Itfaye merkezleri 5 yildizli oteller gibi. Surekli egitimler, yangin talimleri heryerde.
Bunlardan baska iki hafta once Shizuoka bolgesinde Kakegawashi`de Sakata adli bir tohum uretim ve arastirma merkezine gittik. Dunyanin 5. en buyuk tohum ureticisi. Tabi ki hybrid tohumlar. Japonya`da tarimin %90`i yapay tohumlarla yapiliyor. Dogal tohum kullanmak yasaya tabi, izinsiz ekim yapilamiyor. Isin bu kismi tuyler urpertici. Biz de Kanpachi`de organik tarim yapiyoruz ama hybrid tohumlarla. Cunku dogal tohum uretilmiyor. Turkiye`nin gelecegini gorur gibiyim. Bununla ciddi olarak savasmak gerekli. Trostler gida savasinda pay kapmak icin genleriyle oynanmis tohumlarin iyi oldugunu ve artan nufusa karsi insanlara yeterli yiyecegi saglayabilmek icin bunun gerekli oldugunu hukumetlere dayatiyorlar ama kulliyen yalan. Ornegin Abd`de uretilen yillik hasilatin tonlarcasi denize dokuluyor. Yiyecek yetmiyor degil sadece esit olarak dagitilmiyor. Ciftci bugun rekabet kosullariyla basedebilmek icin geceli gunduzlu calisip, tuketici beklentilerini karsilayabilmek adina cok daha fazla kimyasal madde kullanip yine de zar zor ayakta kalabiliyor. Alternatif yollar var, bu yollari kesfetmek ve deneyimlemek icin her alanda suruden ayrilabilme cesaretini gostermek gerektigini dusunuyorum. Dogal tarim ve alternatif yasam ile ilgili Fukuoka`nin Ekin Sapi Devrimi adli kitabini siddetle tavsiye ederim. Sadece tarim degil bir yasam felsefesi iceriyor. Mumkun oldugunca hicbirsey yapmama, herseyi dogal haline birakma ilkesine dayali bir felsefe. Insan elinin degdigi ve dogal seyri bozulan herseyi duzeltmek icin daha cok mudahale gerekiyor, bu beraberinde daha da cok bozulmayi getiriyor. Ayrica kitabin basinda `MU` kanjide `No mind` anlamina gelen bir sembol var. Kalbi ve akli bosaltip dogayla bir olmayi, onun icinde erimeyi simgeliyor. Bir isle ugrasirken sadece ona odaklanmayi ve baska hic birsey dusunmemeyi denediniz mi? Kolay gibi gorunuyor ama bir hayli zor. Ciddi konsantrasyon ve caba gerektiriyor. Neyse kitabi okursaniz burada yazdiklarim daha anlamli olur.
Sakata tohum fabrikasindan sonra yesil cay ve narenciye bahcesi arastirma merkezlerine gittik.Portakal arastirma merkezinde agaclarin etrafinin dogal otlarla kaplanmasinin onemini vurgulayan ve bilimsel olarak aciklayan bir sunum izledik. Yesil cay ise Japonlarin olmazsa olmaz icecegi. 50.000 hektar cay alani var. bunun 20.000 hektarlik kismi Shizuoka yani bizim ziyaret ettigimiz bolgedeydi. Arastirma merkezinin hedefi cay yetistirmede kullanilan nitrojen miktarini azaltmak. 80`li yillardan bu yana cevredeki bir golde yamaclardan suya karisan nitrojen fazlasi yuzunden balik kalmamis. O nedenle nitrojen miktarini azaltmak icin farkli yontemler deneniyor, testler yapiliyor. 80 kg/10 ar son yillarda 54kg/10 ar`a kadar dusurulmus. Bunu daha da azaltmayi hedefliyorlar. Tanitim sonrasinda bahsi gecen gole gittik. Cok guzel bir manzarasi vardi. Icinde kucucuk de olsa baliklarin yeniden uremeye basladigini gormek umut vericiydi.
Wednesday, 1 July 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Yo man..
ReplyDeleteEğlence iyi galiba oralarda. Valla ben şu anda Finlandiya'nın ufuksuz yeşillikleri ve gölleri arasında pedal basıyorum.
Resimler çok güzel bu arada..
Köprü çok enteresan teknikle dizayn edilmiş, bisikletin ve sen organik tarım aldatmacasına karşın ne kadar masumsunuz. Bozulmayan bir dostun dürüst satırlarına saygılarımla.
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteKimono çok yakışmış sana Özge'ciğim :) Öpüyoruz, sevgiler.
ReplyDelete