Sunday 19 April 2009

SAKURA MEVSIMI

Selam, uzun bir aradan sonra ancak yazabiliyorum cunku calismaktan basimizi kasiyacak vakit bulamiyoruz. Iki aydir gunde ortalama sekiz saat japonca goruyoruz. Bu kadar yogun egitimin sebebi bazi traineelerin nisan sonunda japon ailelerin yaninda kalmaya baslayacak olmalari. O yuzden gunluk hayatta japonca anlasabiliyor olmalari gerekiyor. Bizde bu tempodan nasibimizi aliyoruz tabi. Hiragana katakana harflerini okumaya calismaktan gozum dondu resmen. Saka maka cat pat japonca konusmaya da basladik. Berbat konusuyoruz tabi ama yine de derdimizi anlatabiliyoruz. Bir suredir japoncayla yatip kalktigimiz icin japon dili ile ilgili Bozkurt Guvencin Japon Kulturu adli kitabindan derledigim bilgileri paylasmak istiyorum.

Japon dilinde dinleme konusmadan daha onemli. Konusmanin yaridan cok sorumlulugu dinleyiciye dusuyor. Dinleyen mimik ve tepkileriyle ne kadar icten dinledigini belli ederse diyalog o kadar basariya ulasiyor. Japoncada yoin adi verilen titresimin olduguna inaniliyor. Gercekten de kulakta garip bir titresim olusuyor ya da bunu bildigim icin bana oyle geliyor. Japonlara gore insan iliskileri ses ve titresimlere acik olmali. Ne var ki gercek bir yanki icin duygu ve dusunceler tumuyle aciklanmamali ki, dinleyen kisi de titresime katilsin. Dinleyen ne kadar cok duyarli ve anlayisli ise anlatan o kadar az aciklamak durumunda kaliyor. Ote yandan konusan az acikladigi halde dinleyen ne denli cok algilarsa o kadar cok yoin yani titresim oluyor. Ozetle japonca konusma torenseli dinleyenin soyleyenden bilge olmasi ilkesine dayaniyor. Batida etkili konusmak, anlatmak, soylev vermek bir sanatken Japon dilinde candan dinlemek, anlamak sanat sayiliyor. Gercekten de japonlarin cok etkili dinleyiciler olduklarini gozlemliyorum ve dinlemenin ne kadar onemli oldugunu daha iyi anliyorum. Bu konuyla ilgili oldukca ilginc bir gozlemim var. Simdiye kadar birkac torene katildim. Dinleyiciler konusmacilari gozleri kapali ve baslari one egik sekilde dinliyor. Bunu ilk gordugumde saygisizliga bak adam resmen uyuyor dedim ama sonra digger dinleyenlere daha dikkatli bakinca fark ettim ki bir cogu ayni sekilde dinliyor, sanki transa geciyorlar. Bizdeki karsiligi dupeduz uyku modu!

Japon dusunurlerine gore bati dusuncesi hedefe dogru dogrusal bir yorunge izliyor. Japon dili ve dusuncesi ise ,konusmaci ile dinleyen, yazarla okuyan arasindaki karsilikli titresim ve yankiya dayandigi icin, sayili noktalardan olusan bir yorunge izliyor, sicraya sicraya yaklasiyor eregine. Japon, bu noktali yorungeyi kendi kafasinda birlestirmeye calisirmis. Budizmde ve Taoizimde hareket noktasi ve Japon dusuncesine egemen olan, Aristo mantiginin aksine, celisik mantik. Celisik mantik ozetle:

1. O, hem odur, hem o degildir.
2. O, ne budur, ne de sudur.
3. Celiski nesnel bir olgu degil dusuncenin yanilgisidir ilkelerine dayaniyor.

Can-ken-pon (Tas, kagit, makas) adli oyun bunun en guzel ornegi. Uc simgeden herbiri otekilerden birine karsi guclu ve kazanir; ucuncusune karsi gucsuzdur yenilir.

Kagit tasi sarar ( K>T)
Tas makasi kirar ( T>M)
Makas kagidi keser ( M > K)

Bu mantiga gore mutlak guc, guclu yok. Kazanmak guce degil duruma bagli. Kazanmak icin otekinin ne yapacagini onceden kestirmeye calismak gerekiyor.

Gercekten de pinpon vs gibi herhangi bir oyuna kimin baslayacagina karar vermek icin bile hep can-ken-pon oynaniyor.

Ilginc seylerden biri de ailelerin cocuklarina istedikleri soyadini vermeleri, soyad babadan cocuga gecmiyor. Ayrica okullar Eylulde degil sakura zamaninda yani nisanda aciliyor. Baharin gelmesiyle beraber sevincle calismaya basliyorlar! Bir de cok komik olan birsey var, kendilerinden bahsederken yani ben derken isaret parmaklariyla burunlarinin ucuna dokunuyorlar, hani biz hafifce gogsumuze dokunuruz ya iste onlar burunlarina dokunuyor. Senseiler sinifta birsey anlatirken boyle yapinca gulesim geliyor.
Derste cok yorgun ya da uykulu oldugumuzda hepimizi ayaga kaldirip tren olusturuyorlar ve arkadaki ondekine masaj yapiyor sonra tersine donuluyor. Egitim hayatim boyunca boyle bir seye de daha once rastlamamistim.

Egitimde sinir tanimiyorlar. Gecenlerde bir pazar gunu butun Toyota halkinin katildigi umumi tuvalet temizligi vardi. Ciddiyim, coluk cocuk toplu halde umumi tuvaletleri nese icinde temizlediler. Ortak tuvalet kullanimini daha iyilestirmek ve temizlik asilamak adina yapilan bir aktiviteymis.

Bir baska vurucu olaysa Oisca merkezine egitime gelen sirket calisanlarini bir Pazar 40 km. yuruttuler. Sabah 8de baslayip aksam 5e kadar dere tepe yuruduler. Hepsinin ayaklari su topladi, bazilari topalliyordu. Sonra baska bir gun hepsine tek tek tavuk kestirip temizlettiler. Aksam yemekte kestikleri tavuklari yedik. Neyseki biz sadece sebze – meyve yetistirmekle ilgileniyoruz. Tabi her sabah 6da kalkip jogging ve temizlik allahin emri. Ilk baslarda yataktan surunerek kalkiyorduk ama simdilerde herkes alisti alarm calmadan uyanir olduk. Burasi ormanlik alan oldugu icin cok kus var, sabahlari genelde kuslarin senfonisiyle uyaniyoruz, bu gercekten cok guzel!

Japonyada daha once de bahsettigim gibi dogaya muthis bir saygi var. 21 mart ekinox kutlamasi nedeniyle resmi tatil. Biz de o gun buraya gelen Japon konuklar ve rehberler esliginde orman yuruyusune ciktik. Farkli agac ve bitki turlerini inceledik. Rehber eminim ki cok ilginc seyler anlatti ama malesef hepsi japonca oldugu icin cogunlukla sezgilerimi kullanarak anlamaya calistim, o yuzden sadece fotograf eklemekle yetiniyorum :)

Nisan basinda ise sakuralar heryeri sardi, bir cumartesi bahar cicekleri arasinda piknik yaptik. Yemekler gercekten enfesti ve uzun bir aradan sonra buz gibi bira icmek hepimizi cok neselendirdi. Farkli milletten arkadaslar gitar calip sarkilar soylediler. 3 saatlik gramer sinavinin ardindan ( evet cumartesileri de ders var) piknik ilac gibi geldi.
Dun ise burada egitimini tamamlayan traineeler icin veda toreni vardi. Geleneksel kiyafetlerimizi giyip kapanis torenine katildik. Japon muzisyen kadinlar kimonolari ile koto ( geleneksel japon enstrumani) caldilar. Bizden ise Honduras, Panama, Malezya ve Endonezya dans gosterisi yapti. Onlar dans ederlerken sahne arkasindaki perdede ulkeleriyle ilgili tanitici fotograflar donuyordu, bunun icin gelecek sefer ben de katilacagim. Artik cayda cira mi oynarim, halay mi cekerim yoksa sadece gobek atmakla mi yetinirim o andaki moduma gore karar verecegim. Ulke tanitimi adina karizmayi cizdirecegim artik napalim! ;)

5 comments:

  1. ozgecim uzun zamandir okudugum en keyifli blog yazilarindan bir tanesiydi.
    daha sık haberlesmek umidiyle!
    fotolari goremedim malesef ama benim beceriksizligim de olabilir, sen de bir daha check et istersen..
    opuyorumm!
    sevgiler,

    ReplyDelete
  2. fotolari gordum tamam! problem yokmus

    ReplyDelete
  3. "beyaz köpiş bizim ölen köpeğimize çok benziyor" alakasız saptamasıyla bi meraba diyim dedim:)

    ReplyDelete
  4. Düm tek tek'i söylemek de bir alternatif olabilir:) Ya da en iyisi Barış Manço'dan bir şarkı söyle sen, sever Japonlar onu:)

    ReplyDelete
  5. Özgeciğim çok ilginç saptamalar, anlatım akıcı çok severek okuyorum, kimona kimseye böyle yakışmaz. Fibrid tohumla yapılan tarıma organik demek de büyük çelişki...
    Eline ve emeğine sağlık

    ReplyDelete